11 Eylül 2012 Salı

...GECE KIZ VE ANNESİ ...

Gözleriyle ilk karşılaşmamda korkuydu tüm bedenimi kaplayan… Saat gece yarısıydı kucağıma bıraktı biri seni ve gitti…
İkimiz de ürkek, yabancı ve fazlasıyla yalnız birbirimize…
Evimize gittik… Her şeyiyle elimden geleni yapmış, sen mutlu ol yeter diye eşyaların yerini değişmiş, mahzun gözlerin boncuk boncuk baksın hevesiyle hazırlamıştım…
Kapıdan içeri girdik… Korkak adımlarla yürüdün ve ilk hediyeni bana verdin  sabaha kadar uyumadan birbirimize baktık ne sen bana geldin ne ben senin yanına… Ve acemilik, tedirginlik insanın aklına ne açlık getiriyor ne susuzluk…
Sonra ki birkaç ayı çok hatırlamıyorum… Aşılarını yaptırdık, sen itinayla her yere çişini kakanı yaptın, bir türlü mama yetiştiremedim vs...
Hastalandın bir gece… Elim ayağıma dolaştı aklıma kim geldiyse aradım …”olur öyle, bir şey olmaz, bir yer ağrıyordur, abartacak bir şey yok, hele bir sabah olsun sabret, bekle “ dediler…
Battaniyelere sarıp seni sabaha kadar başucunda bekledim ağlayarak… Beceriksiz bir anneydim ben, seni koruyup kollayamamıştım, nasıl olduğunu bilmiyordum ama hasta olmana müsaade etmiştim en nihayetinde… Beni hiç affetmeyecektin… Ben kendimi hiç affetmeyecektim…
Sabah olduğunda yatağın içinde kıpır kıpır “ hadi ben uyandım, iyiyim, sen de kalk oynayalım “ hallerini görünce istediğim her şeye sahip olduğumu hissettim…
Güneş alan bir pencereye rengârenk kristaller asılıymış ve yansımaları tüm odayı kımıl kımıl parıldayan bir hediye paketine benzetiyormuş gibi… Bilmiyorum… Tarif edilemez demek çok daha kolay sanki…
Üzerinden çokça zaman geçti, çok daha ciddi hastalıkların, yeni numaraların, sürekli değişen uyandırma şekillerin ama hiç değişmeyen daimi açlığın  ve uyku hallerinle büyüdün gizlerimin önünde…
Artık dolmuşlar bizi almıyor. Kocaman ve korkutucuymuşsun… Bence koca bir saçmalık. Her seferinde “ O daha henüz bebek “ diyorum ama çok salladıklarını söyleyemem… Seninle eskisi gibi sabah dansı yapamıyoruz çünkü 22 kg oldun ve taşımakta güçlük çekiyorum. Yatakta yanımda küçücük bir yer kaplarken artık ben yanında yatıyorum tabi sen müsaade ettikçe …(çapraz yatış diye bir şey varmış  alıştım bile  )
Güzel kızım; sen bu yazdıklarımı hiçbir zaman okuyamayacaksın. Bir şey fark etmeyecek çünkü okuyanların birçoğu da anlamlandıramayacak…
Onlara hiçbir zaman ben ağlarken gelip kucağıma yattığını, beni korumak için önüme geçtiğini, uyurken bana sarıldığını, senden uzaklaştığımda ağladığını, bazen küstüğünü, kavuşmalarımızda sevinçten deliye döndüğünü, bir yere giderken kendimden önce senin rahatını düşündüğümü, ne pişirsem dediğimde Sen ne seversinlerle başladığımı, seni bensiz bırakmamak için birçok yere gitmediğimi ve bunların hiçbirinden gocunmadığımı, ben aç kalabilirim belki ama Gece doymak zorunda dediğimi, senin için iyi olmak zorundayım diyerek girmediğim depresyonları anlatamayız…
Bazı kadınlar başka anne olurlar… Kelebeğin kanat çırpışı gibi içinde hareket eden bir bebeğin kımıldayışlarını bilmeden… Mucizenin yüzünü görmeden… Gebe kalmadan, aşermeden, sancılanmadan…
Bazı kadınlar sadece emekle anne olurlar… Yüzlerinden anlaşılmaz, ellerine bulaşmaz ve elbiselerinden belli olmaz annelik…
Siz aynı görürsünüz oysa onlar kaybetmeyi baştan kabul etmiş bir düş’e düşerler…
Bugün sadece doğurgan olan annelerin değil; emekle anne olanların da anneler günü kutlu olsun…
Gece kızımla hepinizi öpüyoruz halaları, teyzeleri, amcaları, dayıları 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder