...GECE KIZ VE ANNESİ ...
Gözleriyle ilk karşılaşmamda korkuydu tüm bedenimi kaplayan… Saat gece yarısıydı kucağıma bıraktı biri seni ve gitti…
İkimiz de ürkek, yabancı ve fazlasıyla yalnız birbirimize…
Evimize
gittik… Her şeyiyle elimden geleni yapmış, sen mutlu ol yeter diye
eşyaların yerini değişmiş, mahzun gözlerin boncuk boncuk baksın
hevesiyle hazırlamıştım…
Kapıdan içeri girdik… Korkak adımlarla
yürüdün ve ilk hediyeni bana verdin sabaha kadar uyumadan birbirimize
baktık ne sen bana geldin ne ben senin yanına… Ve acemilik, tedirginlik
insanın aklına ne açlık getiriyor ne susuzluk…
Sonra ki birkaç ayı
çok hatırlamıyorum… Aşılarını yaptırdık, sen itinayla her yere çişini
kakanı yaptın, bir türlü mama yetiştiremedim vs...
Hastalandın bir
gece… Elim ayağıma dolaştı aklıma kim geldiyse aradım …”olur öyle, bir
şey olmaz, bir yer ağrıyordur, abartacak bir şey yok, hele bir sabah
olsun sabret, bekle “ dediler…
Battaniyelere sarıp seni sabaha kadar
başucunda bekledim ağlayarak… Beceriksiz bir anneydim ben, seni koruyup
kollayamamıştım, nasıl olduğunu bilmiyordum ama hasta olmana müsaade
etmiştim en nihayetinde… Beni hiç affetmeyecektin… Ben kendimi hiç
affetmeyecektim…
Sabah olduğunda yatağın içinde kıpır kıpır “ hadi
ben uyandım, iyiyim, sen de kalk oynayalım “ hallerini görünce istediğim
her şeye sahip olduğumu hissettim…
Güneş alan bir pencereye
rengârenk kristaller asılıymış ve yansımaları tüm odayı kımıl kımıl
parıldayan bir hediye paketine benzetiyormuş gibi… Bilmiyorum… Tarif
edilemez demek çok daha kolay sanki…
Üzerinden çokça zaman geçti, çok
daha ciddi hastalıkların, yeni numaraların, sürekli değişen uyandırma
şekillerin ama hiç değişmeyen daimi açlığın ve uyku hallerinle büyüdün
gizlerimin önünde…
Artık dolmuşlar bizi almıyor. Kocaman ve
korkutucuymuşsun… Bence koca bir saçmalık. Her seferinde “ O daha henüz
bebek “ diyorum ama çok salladıklarını söyleyemem… Seninle eskisi gibi
sabah dansı yapamıyoruz çünkü 22 kg oldun ve taşımakta güçlük çekiyorum.
Yatakta yanımda küçücük bir yer kaplarken artık ben yanında yatıyorum
tabi sen müsaade ettikçe …(çapraz yatış diye bir şey varmış alıştım
bile )
Güzel kızım; sen bu yazdıklarımı hiçbir zaman
okuyamayacaksın. Bir şey fark etmeyecek çünkü okuyanların birçoğu da
anlamlandıramayacak…
Onlara hiçbir zaman ben ağlarken gelip kucağıma
yattığını, beni korumak için önüme geçtiğini, uyurken bana sarıldığını,
senden uzaklaştığımda ağladığını, bazen küstüğünü, kavuşmalarımızda
sevinçten deliye döndüğünü, bir yere giderken kendimden önce senin
rahatını düşündüğümü, ne pişirsem dediğimde Sen ne seversinlerle
başladığımı, seni bensiz bırakmamak için birçok yere gitmediğimi ve
bunların hiçbirinden gocunmadığımı, ben aç kalabilirim belki ama Gece
doymak zorunda dediğimi, senin için iyi olmak zorundayım diyerek
girmediğim depresyonları anlatamayız…
Bazı kadınlar başka anne
olurlar… Kelebeğin kanat çırpışı gibi içinde hareket eden bir bebeğin
kımıldayışlarını bilmeden… Mucizenin yüzünü görmeden… Gebe kalmadan,
aşermeden, sancılanmadan…
Bazı kadınlar sadece emekle anne olurlar… Yüzlerinden anlaşılmaz, ellerine bulaşmaz ve elbiselerinden belli olmaz annelik…
Siz aynı görürsünüz oysa onlar kaybetmeyi baştan kabul etmiş bir düş’e düşerler…
Bugün sadece doğurgan olan annelerin değil; emekle anne olanların da anneler günü kutlu olsun…
Gece kızımla hepinizi öpüyoruz halaları, teyzeleri, amcaları, dayıları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder