11 Eylül 2012 Salı

...BİR KÜÇÜCÜK TAVŞANCIK VARMIŞ...

Gidebildiğim kadar derine gittğimde
Aklımda sana ait yer eden ilk görüntü başkalarının anlattığı anların gözlerimde yaşanmasıydı...
Telaşlı bir günün akşam saatlerine yakın koşuşturarak sürülen bir arabanın içindeydim.Gelişim sanaymış...bilmiyordum...
Bir demir kapı, merdivenler ve karşımda bembeyaz bir üniformayla sen vardın ...
Sarıldın bana...dün gibi hatırlıyorum kucağına aldın kokladın...
O sonraları ellediğim için çok fırça yiycem denizci şapkanı taktın bana...
Sonrası uzun bir dönem. Kesik kesik gittiğimiz parklar, topladığımız çiçekler oyunlarımız vardı ve her sabah dinlediğim şarkın
Bir küçücük tavşancık varmış
Kırlarda koşup koşup oynarmış
Babası onu çok çok severmiş....
Sonra aramıza görünmez duvarlar girdi Ben asiydim, hırçın alabildiğine...
sen uzak yürütemedik böyle...
Ben geldim sevdiğim omuz başlarını öpmek ,
traş olduktan sonraki losyon kokunu çekmek için içime
Sokakta kolunda yürümek için...
İzin vermedin uzun süre ...
VE... miden ağrıdı bir sabah
Hiç bitmeyecek ağrılarının başıymış bilemedim ve yardım edemedim...tutamadım seni ben...
suskunluğum mahçubiyetimden seni kendime saklayamadım
Duramadın sende...
Kalırdın bilmezmiyim beni bırakıp gitmezdin... kıyamazdın
Ama çok yandı canın git istedim bir süre
Ağrıların dinsin rahat uyu istedim
Sonra bir dönem iyiileşir gibiydin
İşte o zaman kaçırmadım fırsatımı kolunda yüdürüm ,
Hastahaneden kaçtık ,kollarını öptüm
Kokladım seni doya doya
İçime saklaya saklaya
Bilir gibi bir daha yok diye...
En son görüşüm seni ilk görüşüm gibi an be an gözlerimde...
Elini tutuyordum ve
Yalvarıyordum Tanrı'ya;
Biliyorum yanlış ama...kalsın bizimle... böyle kalsın ama... nefesini duyayım...diye
Olmadı...
Kızdın... Sustum,
Hastalandın... Sustum
Gittin... Sustum...
uyuyamadım aylarca sensiz
Başkasına diyemedim sıfatını...sığamadımda ses vermedim yine ,
Eğmedim de başımı yoruldum , zorlandım ama bırakmadım kendimi
Gizli gizli geldim yanına gördün mü ?
En son çaresizdim huzurunda...
Ağladım al beni istedim
Bir kere daha sarıl ne olur...
Olmadı
Ne ben sana doyabildim ne de sen bana
Yaşayamadım seni...
Bir gün bir çocuğum olurda gelirsem karşına affedersin sanırdım beni
Meğer ne yanılmışım...sen hiç küsmedin ki ...
şimdi bir yanım eksik
Kıskanıyorum kaybetmeyenleri
zaman zaman kendime kızarak...
Özlüyorum...
Deli divane hırçınlıklarını görünce hiç bilmeyenlerin
bişey diyemiyorum sensizliğe dair ...
Herneyse biliyorsun işte;
Bir küçücük tavşancık varmış
,kırlarda koşup koşup oynarmış
Babası onu çok çok severmiş...
Tavşancık kocaman oldu ve babasını çok özlüyor...

...KIRIK...

kar yağıyormuş
duyduklarına gördüklerini katmadan inanmayan yüreklerden olalı epeyce olmuş
kalçasında kocaman bir kına lekesiyle önümden geçen zamanı izliyorum pencerede...sensiz
geçen yıla inat bu yılda bizsiz yapılacakmış bütün kardan insan figürleri
bizsiz savaşacakmış çocuklar kardan toplarıyla ...
yine denk gelememişiz birbirimize

...YARIDA KALAN BASKI...

An gibi aklımda dudaklarından gözlerime dökülenler
Zehir kanıma işledi ...o ...gün
Altından kalkamadım yüreğimin ;
Yüreğimde onca hicran
Yüzüne karşı...
Damlalara dönüştü de
ağladım yaşarken ölüşüme
Seni bana vermeyen kendim sandım da
Ellerimle kırbaçladım etimi ...
Yürek yerle bir oldu sevdiğim....
Oysa kaç mevsim ardında ben
Kaç gece kapında
Ve uykunda bekledim
Sana bişey olmasın diye...
Ruhum ne kadarını taşır diye hep içimde bir merak ...
Yürüyüşümde, durgunluğumda, yüzüne bakıp gülümserken bile
Hep aklımın bir yeride
Durdu
Döndü
Amuda kalktı
Geçmişin bedel diye seni bana ödetişi....
Çok dua ettim yalan yok
Ve yalan yok
Yalansız zamanlarından bildim dudaklarından bana dökülen ne varsa
Öyle inandım ki sana
Günahkar bedenimi ruhumu da yanına katıp ,
Kendi cehennemime attım
İrin koklattım
Kan kusturdum
Ateşlerde yaktım sonra
Ve sonra savdırıp yaralarımı
Yeniden soydum kabuklarını ...
Tuz bastım.....
Binlerce kez öldüm de
Sana hiç hissettirmedim ...
Sonra
Tüm bu yanmalar ve kasıtlı kazalar devam ederken
Ruhumda gün açtı ..
Günaydın ..dedim yanağına öpücük kondururken
Günaydın sevdiğim
Şükürler olsun Tanrı ya yine seninle uyandım ...
Kimbilir ne kadar daha ...
Sus dedim kendime o zamanlar da
Yan kavrul ama ses verme
Hani diyor ya şair;
"Gitme diye yalan söylerim
Yerini söylerim sakladığım ne varsa
Kal diye..."
İşte tam böylesi cümlelerle
Ve
Gidersen ardın sıra terk ederim bu kenti
Sensiz dayanamam
Bir daha yokluğunu kaldıramam
Gidersen giderim ....
derken yakaladım kalbimi kaç kere...
Ve ben hep bu nedenlerden
Gidersen vur beni
Öyle git
Diyiverdim...
Gidersen ölümü gör de git
Gidersen ruhumu al da git....
Ve sonra gün açtı yeniden
Battı yeniden
Birkaç kez döndü
Kendi etrafında ruh ..
Oturduk dün gece
Benim yüreğim seni daha çok sevmenin
Sana ölmenin amansız derdinde
Az daha dursan gözlerin gözlerimde öylece
Ateş dışıma vuracak
sandığım anlardan birinde
Anlattın bana !
Tek soruda...
Tertemiz (sandığım) ruhunu dinledim
gözlerim gözlerinde
Delirmeden ....
Sonra tuttum ellerinden
bedenini bedenime hapsederken
Yaktım ellerini
Tırnaklarımı geçirdim kalbine
Delindi göğüs kafesin
Çırpınışını izledim
Duruldu gözlerin
Sustu nefesin
Seni öldürdüm sevgilim...
Günahlarımı temizlerken...

...İSTERSEN HİÇ BAŞLAMASIN...

bir gülümsemenin dengemi bozduğu zamanların
çok,
ama çok sonrasında.
ben hali hazırda
hala hafif yaralı
aksak adımlarımı gizleyerek sokak aralarında
yüzümü önüme alıp geziyordum ...
çarparak kaçarken yanıbaşımdan ,
korkumdan bakmadım gözlerine
kaç adım kaldı ki elimde
başka bir yüreğe dair
satılıktır ulan! dedim de ..uzun zaman ,
raflarda tozlanıca geri verdiler .
bitti işe yarar dediklerimin her biri ,
bir kahve süresinde tükendiler
tutamadım
elle tutulabilir
ve belliki istediğim an saklanabilir
sakındıklarımı ...
şimdi bendeki bedenden
ne yapsam
hiçbirşey olmuyor
bir sevgide ki sevgiliye...

...YOL...

ıslanırken altında yağmurun
erir mi günahlarımız...
ezilir mi adımlarımızın arasında
çamur günahın rengini mi almış bu gece
kimbilir...
kaldırımlara taşıyor kustuklarımız...
şimdi
yıllar sonrasında yokluğunun;
ben yine seni düşünüyorum şarkılar da
bir yanını kırık bırakıyorum yüreğimin
seni bende sen yapan her ne varsa yanıma alıyorum yolculuklarda
ve er mola yerinde sana uzanıyor ellerim
tuşlamıyorum sesini..
sonra
başımı yaslıyorum bir pencere buğusuna
yolumun yolunla kesişmesini diliyorum
gözlerinin nemini görmek için
hani diyor ya şair;
öyle uzaksın ki ..üflesem soğuyacaksın sarılsam okyanus.
diye...
işte tam da öyle şimdilerde
üflemekle sarılmak arası saniyelerim...

...NARKOZ...

nefes nefese koşarım ardımda eksilen sokak lambaları yürüdükçe küçüklen gözlerin
inkar ederim kendimi... kapayıp gözlerimi seni terkederken
10....9........8.....7....6...5...4....3....2.......1....0
toz bulutu gözlerim birileri var belki 5 belki 8 bilmediğim bir dilde fısıltılar
duyuyorum
duyduklarımı anlamadan
boğuluyorum
kesildi nefesim
kıpırdayamıyorum
açtım gözlerimi
kan revan ellerim
tutuşturulan ateş
kaynayan su
neşterin ışıltısı getiriyor seni bana
işte tam da şimdi
elimi uzatıyorum yoksun
belirdiğin tüm yerlere uzanıyorum kıpırdamadan
dokunamıyorum
karnıma sancılar saplanıyor sırf bu yüzden
ezbere biliyorum yüzünü
öyle narinsin
parmaklarını izliyorum incecik sıralı
parmak uçlarımla okşamak istiyorum ellerini
gezinmek tenini notalarında
gevşiyorum biraz
beynim deki ağırlık hafifliyor hissediyorum
daha bir yakınsın sanki
kokunu alıyorum;içime çekiyorum son demine kadar
gözlerim doluyor
gülme
tutunamıyorum düşer gibiyim dudağının kıyısından
boynundan kaydırıyorum usul usul kendimi
durma öyle konuş benimle
anlat bilmediğiklerimi yahut aynı hikayelerini yeniden
dön bana
nefesini ver
gezin tenimde işte
sıcağını ver
rüzgar esiyor
alacak seni benden biliyorum
kal biraz daha der gibi
açım hala daha başlamadım gör gibi
ölüyorum kıpırdamadan
yanıyorum kıpırdamadan
zehir kanıma işledi çoktan
kendime dokunuyorum kurtar der gibiyim
acıdan eziliyorum
sesler durdu
sağır kafesim
gün doğmayacak
karanlıkta ışıldayan neşterimle kalbimi deşiyorum
senin yerine
o kadar seviyorum ki
seni
öldürmek istiyorum........

...TEK YASTIK...

devranını değiştirip AŞK verdiğimde sana ; yüzün gözün pas içindeydi... tenimle temizledim kirini teninin...yaslayıp başını avucumun içine kıpırdamaksızın uyku devrettim gözlerine...sen ki iki bacak arası yorgan yorgunluğundan daralan bir ruh ken aynada fotoğrafını çektim kaç kez söylemediklerinin...şimdi uzak bir mesafedeyim nefesinden ... dışarda yağmur içimde dudaklarında ölmek hevesi varken daha çok yağmur yağar bu şehre der gibi yatağım ...senden huzur alıp uyku verirken düşerdi ya fikrime bir benzeri ne güzel tek yastıkta iki kişi ...............